“Bütün bu yüzyıllar boyunca kadınlar, erkeği olduğundan iki kat büyük gösteren bir ayna görevi gördüler, büyülü bir aynaydı bu ve müthiş bir yansıtma gücü vardı.
Böyle bir güç olmasaydı dünya hâlâ bataklık ve balta girmemiş ormanlardan ibaret olurdu.
Savaşlarda zafer kazanıldığı duyulmazdı…
Çar ve Kayzer ne taç giyerler, ne de tahttan inerlerdi.
Napoléon da Mussolini de kadınların erkeklerden aşağı olduğunda bu kadar ısrarcıdırlar, eğer onlar aşağıda olmasalardı kendileri büyüyemezlerdi….”
Virginia Woolf, 1929 yılında yayınlanan bu kitabında Shakespeare’in kız kardeşi olsaydı acaba abisi gibi yeteneğiyle sesini duyurabilir miydi fikrinden yola çıkarak, yazarın hayali kız kardeşiyle konuşur ve bu hayali kahramanın trajik yaşam öyküsüyle, kadınların yüzyıllardır çektiği acıları yansıtmak ister.
“Kendine Ait Bir Oda” kurgusal yazında neden daha fazla kadın yazar olmadığı sorusunun cevabını en iyi şekilde veren Virginia Woolf klasiğidir…
Kitabın son onbeş sayfası yazı yazmaya çalışan ya da yazan herkesin tüylerini diken diken etmiştir sanırım. Feministler de kitaba normal olarak sahip çıkmıştır; FAKAT bu kitap bence aklıbaşındalığın sahip çıkması gereken bir kitap. Bir bakıma da insanlığın….
Ancak o zaman iki cins arasında “akli” bir eşitliğin biraz da olsa kurulduğunu görmeye başlayacağız.
Virginia Woolf’u tüm kadınların okumasını öneririm 👍👌👌
Henüz Yorum Yapılmamış